Tarsus, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, her dönemin izini bugüne kadar koruyabilmiş köklü bir şehir. Bu zengin mirasın en önemli simgelerinden biri olan St. Paul Kuyusu, Hristiyanlığın önemli figürlerinden Aziz Pavlus’un doğduğu evin avlusunda yer almaktadır. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde bulunan bu alan, her yıl hem yerli hem yabancı turistlerin ilgisini de oldukça çekmektedir.

Bir diğer ikonik yapı olan Kleopatra Kapısı, Roma döneminden günümüze ulaşan görkemli mimarisiyle Tarsus’un geçmişine tanıklık ediyor. Rivayete göre Mısır Kraliçesi Kleopatra, Marcus Antonius ile buluşmak üzere bu kapıdan şehre giriş yapmış. Bu hikâye, kapıya romantik bir efsane havası kazandırıyor.

Şehir merkezinde yer alan Tarsus Ulu Camii, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin birleştiği etkileyici bir yapı. Yanındaki Eski Hamam ve Roma Yolu kalıntıları da kentin tarih boyunca ticaret ve kültür açısından ne kadar önemli bir merkez olduğunu gösteriyor.

Tarsus’un simgeleri, sadece taş yapılardan ibaret değil; aynı zamanda geçmişle bugünü buluşturan birer zaman köprüsü. Bu tarihi şehirde atacağınız her adım, size Anadolu’nun binlerce yıllık hikâyesinden bir kesit sunacak.